Terapi süreci hakkında gündelik hayatımızda birçok farklı şey duyuyoruz: farklı teknikler, farklı sözler, farklı insan hikayeleri…
Ancak terapinin ne olduğu hakkındaki merakımızın bu hikayeler ve öyküler tarafından giderildiğini söylemek pek mümkün değil.
Terapinin ne olduğunu anlatmak oldukça uzun ve oldukça zor olabilir. Terapinin ne olmadığını anlatmak ise daha kolaydır!
Öncelikle, terapi süreci sadece ciddi durumlar için kullanılan bir süreç değildir. Gerçekte birçok “farklı konu için kullanılabilen terapi, depresyon, kaygı bozuklukları, yas, stres yönetimi, öfke kontrolü veya hayat kalitemizi arttırmak ve hedeflerimize ulaşmak için kullanabileceğimiz bir süreçtir. Terapi almak için “deli” olmamız gerekmez, terapi kendimizi en kötü hissettiğimiz zaman, son çare olarak başvurmamız gereken bir seçenek olmak zorunda da değil. Terapi, her yaş, her sorun veya her koşul için başvurulabilecek bir seçenektir. Hiçbir sorun terapiye gitmemek için fazla küçük ya da önemsiz değildir. Hayat kalitesini arttırmak isteyen her insan için terapi çok iyi bir seçenek olabilir.
Ayrıca, birçok insan tek tip bir terapi olduğunu düşünmektedir. Genellikle bu terapide bir divana yatıp, aklımızdan geçenlerin hepsini anlatıp durduğumuz ve terapistimizin sessizce “evet” ve “anlıyorum” demesinden ibaret olduğu görseli aklımıza getiririz. Bu da terapi hakkında aklımızdaki bazı mitlerden biridir. Aslında, birçok farklı terapi türleri ve bunların altlarında birçok farklı metot vardır. Farklı ekoller ile beraber gelişen birçok farklı görüş ve terapi akımı oluşmuştur, terapistler ise bunların bir tanesi veya birkaç tanesi ile ortak çalışıyor olabilirler. Bunlar; psikodinamik terapi, bilişsel davranışçı terapi, kabul ve kararlılık terapisi, şema terapisi veya diyalektik davranışçı terapi olabilir.
Terapi, birçok insan için aynı zamanda psikoloğun tavsiye verdiği bir alan olarak bilinir. Bu da sıklıkla düşündüğümüz ancak doğru olmayan bir varsayımdır. Psikologlar terapi sürecinde tavsiye vermez, bunun yerine danışan ve hastalara yeni perspektif ve bakış açıları kazandırmak için, onları bu sürede destekleyip yönlendirmek için yanında olurlar. Kendimizi keşfetmek için bize sağlanan bir alan olan terapi, balık tutup size verilen bir alan değil, balıkların nerede olduğunu ve nasıl tutulması gerektiğinin beraberce düşünüldüğü bir alandır.
Terapistin danışanın veya hastanın tüm sorunlarını çözeceği de sıklıkla duyulan mitlerden biridir. Ancak terapideki asıl amaçlardan biri insanlara sorunlarıyla sağlıklı başa çıkma becerisini öğretmek ve geliştirmektir. Bununla beraber, danışan veya hasta bu öğrenilen becerileri hayatlarına uyarlayabildiklerinde daha bağımsız ve sağlıklı hayatlara kavuşurlar. Danışan/hasta ve terapist süreç boyunca eşittir, beraber çalışırlar ve sorunlarla baş edip çözüm yolları bulurlar. Sonuç olarak da öğrenilen beceriler terapi süreci bittikten sonra da danışan ve hasta ile beraber kalır, bu şekilde terapistten bağımsız olarak sağlıklı becerilerinin sürdürebilir hale gelmesi amaçlanır.
Terapi seanslarının ardından hep danışan veya hastanın kendisini iyi hissedeceği de sıklıkla duyulan mitlerden biridir. İyileşmek ve gelişmek doğrusal bir süreç değildir, sıklıkla iniş ve çıkışlardan oluşmaktadır. Bundan dolayı, her seanstan sonra kendimizi çok iyi hissetmemiz mümkün olmayabilir. Baş etmesi zor konular ile yüzleştiğimizde olumsuz duygularımız ortaya çıkabilir. Bazen iyileşmeye başlamadan önce gerçekte olanları ortaya çıkarmamız gerekebilir, ancak bunlar da bizi nihai hedefimiz olan uzun dönem iyilik durumumuza katkıda bulunacaktır. Dönem dönem daha ağır ve hüzünlü şekilde terapiden çıkmak, belki de daha iyi düşüncelerin doğmasından önce yaşadığımız sancılardır.
Terapinin ne olmadığını bilmek aslında sürecin nasıl olduğunu anlatmak için iyi bir başlangıç noktası olabilir. Herkesin terapisti ile yaşayacağı süreç biricik ve özeldir, hiç birinin süreci birbirine benzemeyebilir. Terapi hakkında doğru bilinen yanlışların hangisi ya da hangileri en çok sizi şaşırttı?
İpek DENİL